• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • Bartın 20 °C
  • Ankara 26 °C
  • Bolu 20 °C
  • Kastamonu 23 °C
  • Zonguldak 23 °C
  • Karabük 23 °C
  • CHP Belediye Meclisinde Fark Attı!
  • “Bu Sonuç Ekonomik Krizin Faturasıdır”
  • Fırıncıoğlu’na çocuklardan sevgi seli!
  • CHP Belediye Meclisinde Fark Attı!
  • “Bu Sonuç Ekonomik Krizin Faturasıdır”
  • Fırıncıoğlu’na çocuklardan sevgi seli!

Eczacılar Günü kutlandı

Eczacılar Günü dolayısıyla Cumhuriyet Meydanında kutlama programı düzenlendi. Çok sayıda eczacının katıldığı programda Atatürk Anıtı’na çelenk sunuldu.
Eczacılar Günü kutlandı

Zonguldak-Bartın Eczacı Odası tarafından Eczacılar Günü etkinlikleri kapsamında Cumhuriyet Meydanı’nda tören düzenlendi. Tören Atatürk Anıtına çelenk sunumuyla başladı. Genç eczacılar tarafından sunulan çelengin akabinde saygı duruşunda bulunularak, İstiklal Marşı okundu. Törene yoğun yağmur yağışına rağmen Türk Eczacılar Birliği Bartın Temsilcileri Serap Eczanesi sahibi Serap Çetinkol ve Bilgin Eczanesi sahibi Ayşe Bilgin ile çok sayıda eczacı katıldı.

Hizmeti üretmeye devam edeceğiz

Türk Eczacılar Birliği Bartın Temsilcisi Serap Çetinkol günün anlam ve önemini belirten açıklamalarda bulundu. Çetinkol; “Ülkemizde modern-bilimsel eczacılığın kuruluşunun 178. yılı dolayısıyla gerçekleştirdiğimiz basın toplantımıza hepiniz hoş geldiniz. Tarihi ilaçla başlayan, kökleri yüzyıllara dayanan bir mesleğin mensuplarıyız. Ancak Türkiye’de eczacılığın usta-çırak ilişkisi içerisinde öğrenilen bir meslek olmaktan çıkarak akademik bir mesleğe dönüşmesi 1839 yılının 14 Mayıs’ında Mekteb-i Tıbbiye içerisinde açılan eczacılık sınıfına dayanıyor. O günden bu yana yaklaşık iki yüzyıldır halk sağlığını merkeze alan bir perspektifle, sağlığın bireysel ve toplumsal tam bir iyilik hali olduğunun bilinciyle hizmet veriyoruz. Sağlık sisteminin kurucu öznelerinden biri olarak Türkiye’nin dört bir köşesinde hayatın her alanına dokunarak ülkemize ve insanlarımızın sağlığına değer katıyoruz. Dün ve bugün olduğu gibi yarınlarda da insan, toplum ve doğa yararına sağlık, ilaç, eczacılık hizmeti üretmeye devam edeceğiz” dedi.

Demokratik usulleri hep birlikte inşa edelim

Çetinkol, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı; “Ülkemiz 16 Nisan’da uzun bir referandum sürecini geride bıraktı. Ülkemizin anayasal, siyasal ve yönetsel yapısında köklü bir dönüşüm gerçekleşmiş oldu. Aslında yeni anayasa ve siyasal sistem tartışmaları çok uzun yıllara dayanıyor. Bugün getirilen sistemin eksilerini artılarını yaşayarak, tecrübe ederek göreceğiz. Ama her ne olursa olsun çağdaş, güçlü ve müreffeh bir Türkiye için cumhuriyet, demokrasi, laiklik, evrensel insan hakları, sosyal hukuk devleti gibi değerlerin hepimizi birleştiren ortak payda olduğunu akıllarımızdan çıkarmamalıyız. Bizlere düşen görev; kamplaşmadan, kutuplaşmadan, ayrışmadan tartışarak, müzakere ederek demokratik bir siyasal kültürü, demokratik bir siyasal sistemi ve bunun gerektirdiği demokratik usulleri hep birlikte inşa etmektir.

Yerli ilaç üretimi önemli

2003 yılında uygulamaya konulan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nda ikinci faza geçmiş bulunuyoruz. Bu çerçevede iki nokta üzerine eğilmek istiyoruz: Birincisi; Yerli ilaç üretimi olgusu. Bizler yıllardır yerli ilaç üretiminin ulusal sağlık politikasının temel sacayaklarından birini teşkil ettiğini ifade ediyoruz. Son 15 yılda Türkiye’de ithal ilaç-yerli ilaç dengesinin ithal ilaçlar lehine bozulduğunu görmekteyiz. 2002’de Türkiye’de ilaç pazarının değersel büyüklüğü % 66 yerli ilaç lehine iken 2016’da bu oran % 42’lere kadar gerilemiş; ilaç tüketiminin % 57-58’i değer bazında ithal ilaçtan karşılanır hale gelmiştir. Kutu bazında 2002’de imal ilaçların oranı % 77, 2008’de % 79 iken, 2009’dan sonra sürekli olarak gerileyerek % 74’lere düşmüştür.

İlaç argesine yapılan yatırımlar artırılmalı

Aynı dönemde ülkemizde tüketilen ilaç kutu sayısının % 202 arttığı olgusu ile birlikte değerlendirildiğinde pahalı olan ithal ilaçların oranındaki artışın kamu maliyesine nasıl bir etki ettiğini iyi çözümlemek gerekir. 1990’lardaki Neo-liberal dalga şimdilerde geri çekilirken ve sağlık maliyetleri her geçen gün biraz daha artarken, uluslararası rekabet koşullarında tüm ülkelerin kendi yerli ilaçlarını üretmesi artık stratejik bir zorunluluk haline gelmiş bulunmaktadır. Ancak Türkiye olarak yerli ilaç üretimini geliştirirken yerli ilacın sadece jenerik ilaçlardan ibaret olduğu gibi bir algıdan da artık sıyrılmamız gerekmektedir. Özellikle katma değeri yüksek, biyoteknolojik ve nanoteknoljik ilaç üretimine ve yeni moleküller geliştirmeye ağırlık verilmeli, bunun için mutlaka ilaç argesine yapılan yatırımlar artırılmalıdır. 

Hastanelerin kapatılmasından vazgeçilmeli

Faz 2 içerisinde hızlanarak devam edecek ikinci husus ise şehir hastaneleridir. Hastaların tam teşekküllü modern sağlık komplekslerinde hizmet alması yurttaşlarımızın sağlığı açısından için elbette doğru bulduğumuz bir yaklaşımdır. Ancak bu devasa sağlık kampüslerinin, hastaların fizik mekân olarak sağlığa erişiminde güçlükler yaratabileceği ve salt hastane işletmeciliği perspektifi ağır bastığında sağlık hizmet sunumunun bir bakıma özelleşmesi sonucunu doğurabileceği gözlerden uzak tutulmamalıdır. Bu anlamda Türkiye’de hâlihazırda kişi başına düşen yatak sayısı OECD ortalamasının altında iken var olan hastanelerin kapatılmasından vazgeçilmelidir. Bu anlamda şehir hastaneleri gelecekteki sağlık ihtiyaçlarının karşılanması ve hasta başına düşen yatak sayısının artırılması için bir önlem olarak düşünülmelidir.

Önleyecek planlama yapılmalı

Şehir hastanesi kampüsü içinde eczane açılmaması biz eczacılar açısından oldukça memnuniyet vericidir. Ancak mevcut durumda, şehir içindeki hastaneler kapandığı ve şehir hastanesinin etrafındaki arsalar da çoktan kapatıldığı için hastane karşısı eczanelerin ciddi bir ekonomik çöküşü ya da eczane göçü olgusu ile karşı karşıya olduğumuzu belirtmek isteriz. Bu hastaneler açılmadan önce ilaç hizmetinin kesintisizliğini de asla göz ardı etmeden mevcut eczanelerin varlıklarını sürdürebilmesini sağlayacak, hastanenin büyüklüğüne paralel biçimde etrafında açılacak yeni eczaneler için altyapı oluşturacak, kamusal sağlık hizmeti sunan eczanelerin yüksek rant ve ihalelere kurban edilmesini önleyecek bir planlama yapılmalıdır.

Eczacılık Fakültelerinin sayılarında büyük artış oldu

Ülke olarak en büyük sorunlarımızdan biri de işgücü planlaması yapmak konusunda maalesef hala önemli eksikliklerimizin bulunmasıdır. Türkiye’nin pek çok Avrupa ülkesine göre genç ve dinamik bir nüfusa sahip olması bir yandan avantajlar sağlarken diğer yandan ciddi dezavantajları da beraberinde getirmektedir. Bu dezavantajların başında yükseköğretim görmüş nitelikli işgücünün işsizlik, güvencesizlik ve değersizleşme olgusu ile karşı karşıya kalmasıdır. Elbette ki yurdumuzun kalkınma ihtiyacına ve yükseköğretim çağ nüfusunun taleplerine cevap vermek amacıyla yeni üniversite ve yüksekokullarının açılması zaruridir. Ancak mesleki bir alanın insan gücü ihtiyacı gözetilmeden mevcut üniversitelerin kontenjanlarında artışa gidilmesi ve üniversite sayısının her geçen gün artması işsizlik sorununun kronikleşmesi anlamına gelecektir. Eczacılık eğitimi alanına bakıldığında Türkiye’de 2000’li yıllar boyunca Eczacılık Fakültelerinin sayısı hızlı bir şekilde yükselmiştir.

Kontenjanları azaltmaya çağırıyoruz

1970’lerden 2000’lerin başına 7-8 Eczacılık Fakültesi varken bugün 37 Eczacılık Fakültesi vardır. 2001-2002 döneminde 4000 civarında eczacılık öğrencisi, 700 civarında mezun varken bugün öğrencisi sayısı 10.000’lere, mezun sayısı 1400’lere ulaşmıştır. Bu kadar sayıda Eczacılık Fakültesi’nin varlığının istihdam edilebilirlik açısından ne gibi sonuçlar doğurduğunu, doğuracağını dikkatle incelemek gerekir. Yeni kurulan Eczacılık Fakültelerinde fiziksel altyapı ve donanım eksikliğinin ötesinde en zayıf noktalardan birini eczacı öğretim üyesinin yetersizliği oluşturmaktadır. Bu durumun eczacılık eğitiminin kalitesinde bir düşme yaratacağı açıktır. Bu anlamda YÖK’ün mevcut durum ve uzun vadeli projeksiyonla tutarlı bir yükseköğretim politikası geliştirerek, yeni Eczacılık Fakültesi açılmasına cevaz vermemeye ve mevcut olanların kontenjanları azaltmaya çağırıyoruz.

Ciddi bir biçimde gündeme alınmalı

Diğer yandan Eczacılık Fakültesi’nden mezun olanların sayısındaki artış eczacı işgücünde farklılaşmaya yol açması kaçınılmazdır. Yoğunluklu olarak serbest eczaneler yoluyla eczacı istihdamının sürdürülebilmesi artık mümkün gözükmemektedir. Kamuda, devlet hastanelerinde, özel hastanelerde daha fazla sayıda eczacı istihdamı sağlanması; eczacılara yeni istihdam sahaları açılması Sağlık Bakanlığı tarafından ciddi bir biçimde gündeme alınmalıdır. Üstelik söz konusu alanlarda eczacı varlığı, sadece bir istihdam meselesi değil aynı zamanda nitelikli sağlık ve ilaç hizmet sunumunun da gereğidir.

Reçetesiz ilaçlara hazır değil

Hepinizin yakından takip ettiği gibi zaman zaman alevlenen ve halk sağlığını birebir ilgilendiren bir mesele var: Reçetesiz ilaçlar. Bir süredir reçetesiz ilaç kategorisindeki ilaç sayısının 87’den 1000’li rakamlara kadar çıkartılmasına yönelik çalışmalar yürütülmektedir. Reçetesiz ilaçların sıklıkla ilaçta reklam ile beraber yürüyen bir olgu olması bizlerde söz konusu ilaçların reklamının serbest bırakılacağına dair endişeler uyandırmaktadır. Geçtiğimiz yıl eczacıların yanı sıra kamu sağlık otoritesinin, ilaç sanayi temsilcilerinin, akademisyenlerin kısacası alanın tüm bileşenlerinin katıldığı çalıştaylar ve paneller gerçekleştirdik. Böylelikle herkesin görüşlerini aktarmasına zemin oluşturmak istedik. Bütün bu tartışmalardan sonra bizim bu konudaki temel yaklaşımımız şudur: Hasta-insan odaklı eczacılık anlayışı çerçevesinde toplum sağlığının, hasta güvenliğinin, ilaca erişim hakkının ve nitelikli ilaç hizmeti sunumunun korunması ve geliştirilmesi dün olduğu gibi bugün de birincil önceliğimizdir. Sağlık okuryazarlığı düşük, ekonomik kaynakları kısıtlı olan toplumumuz reçetesiz ilaçlara henüz hiçbir şekilde hazır değildir.

Ülkemiz açısından büyük bir nimet

Türkiye, eczacının bir eczanenin sahibi ve sorumlu müdürü olduğu, eczane zincirlerinin olmadığı, ilacın marketlere düşüp eczacının market çalışanına dönüşmediği ender ülkelerden biridir. Bu sadece biz eczacılar açısından değil ülkemiz açısından da büyük bir nimettir. Zincir eczane, market eczane uygulamaları halk sağlığını riske atmak demektir. ABD’de 2009 verilerine göre % 65’lere ulaşan ilaç zehirlenmelerinin başta gelen nedenlerinin reçetesiz ilaç, ilaç reklamı ve market eczaneler olduğu bizzat Amerikan İlaç ve Sağlık Dairesi (FDA) tarafından kabul edilmiştir. Türkiye’de de zehirlenmelerin % 67’sinin ilaç kaynaklı olduğu Ulusal Zehir Danışma Merkezi (UZEM) tarafından tespit edilmiştir. Bilinçsiz ilaç kullanımı sonucunda zehirlenme oran % 70 civarındadır.

Mesleki geleceğimizi birlikte kazanmaya davet ediyoruz

Ülkemizde de bir süredir zincirin önünü açacak girişimlerde bulunulmaktadır. Bugün tamamen masum amaçlarla hareket ettiklerini iddia ederek farklı adlar altında süslü projeleri yürürlüğe koyan ve bazı eczaneleri bu projelere dâhil eden kimi çevrelerin fiili zincir oluşturma çabaları ile karşı karşıyayız. Ancak Türkiye’de eczacılığın genleriyle oynayacak, eczaneleri ayrıştıracak ve meslekî dayanışmayı zayıflatacak, toptan ilaç ve eczane perakendeciliği gibi uygulamalarla eczanelerin sahiplik yapısını değiştirerek zincirin önünü açacak bu tür projelere geçit vermeyeceğimizi buradan ilân etmek istiyoruz. Bu noktada değerli meslektaşlarımızı, Kooperatif Aidiyet Yılı ilân ettiğimiz 2017’de kendi öz-varlığımız, öz ekonomik örgütlenmemiz olan Eczacı Kooperatiflerinin şemsiyesi altında toplanmaya, kooperatiflere güç vermeye ve mesleki geleceğimizi birlikte kazanmaya davet ediyoruz.

Halkımıza sağlık dolu günler diliyoruz

Bu vesileyle tüm meslektaşlarımızın 14 Mayıs Bilimsel Eczacılık Günü’nü kutluyor; halkın gözü kulağı olarak ilaç ve eczacılık alanındaki gelişmeleri dikkatle izleyip, toplumu doğru bilgilendirme ve kanalize etme noktasında bizlerden desteğini esirgemeyen değerli basın mensuplarına bir kere daha teşekkür ediyoruz. Halkımıza sağlık dolu günler diliyoruz.”

  • Yorumlar 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • Bakan Tunç Kurban Bayramını Kutladı15 Haziran 2024 Cumartesi 00:22
  • Vali Arslan’ın Kurban Bayramı Mesajı15 Haziran 2024 Cumartesi 00:17
  • “En İçten Dileklerimle Kutluyorum”15 Haziran 2024 Cumartesi 00:11
  • Bartın Barosu’ndan Kurban Bayramı mesajı14 Haziran 2024 Cuma 23:27
  • TSO Başkanı Balık'ın Bayram Mesajı14 Haziran 2024 Cuma 23:26
  • Oda Başkanı Uzun’dan Bayram Mesajı14 Haziran 2024 Cuma 23:24
  • Tepe, Kurban Bayramı Kutladı14 Haziran 2024 Cuma 23:23
  • Başkan Özkan'dan Bayram Mesajı14 Haziran 2024 Cuma 23:22
  • SMMMO’dan Bayram Mesajı14 Haziran 2024 Cuma 23:08
  • Günay Çeyiz’den Bayram Mesajı14 Haziran 2024 Cuma 23:06
  • Tüm Hakları Saklıdır © 5 Mayıs 2013 Ajans Bartın | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0551 120 3535