Madenci yakınlarını unutmadı

Türkiye Taşkömürü Kurumu'na (TTK) ait Amasra Taşkömürü İşletmesi'nde (ATİM) 14 Ekim 2022'de meydana gelen ve 43 madencinin hayatını kaybetmesine neden olan maden faciası tüm Türkiye’yi yasa boğmuştu. Yaşanan facianın ardından, başlatılan soruşturma neticesinde, aralarında müessese müdür ve yardımcılarının da bulunduğu 8 kişi tutuklanmış, savcılık tarafından hazırlanan iddianameyle 23 sanık hakkında 4’ü bin 80’er yıl, 19’unun ise 18 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanması talep edilmişti. Savcılığın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı görevlilere ilişkin talep ettiği soruşturma izni bakanlıklar tarafından reddedilirken, Bilirkişi Öninceleme Raporu’nca kusur atfedilen TTK eski Genel Müdürü Kazım Eroğlu’nun sessiz sedasız EYT’den emekli olmasıysa kamuoyunda geniş yankı uyandırmıştı.

“Bu toprakların kızı olarak, Amasra’nın unutturulmasına asla müsaade etmeyeceğim”

Facianın başından beri madenci yakınlarıyla olan yakın ilişkisi ve konuyu sık sık Meclis gündemine taşımasıyla bilinen Av. Aysu Bankoğlu yaptığı açıklamada maden faciasının gerek hukuki gerekse siyasi hesabının sorulması gerektiğini belirterek, “Bizim ocağımıza ateş düştü.  43 canımızı yitirdik. Geride pırıl pırıl çocukların, kadınların, annelerin babaların acıları kaldı. ATİM’de yıllardır süregelen liyakatsizliğin, disiplinsizliğin ve türlü yolsuzlukların bedelini canımızla ödedik. Bu facianın unutulmasına, unutturulmasına asla müsaade etmeyeceğim,” dedi. Yaklaşan seçimler sebebiyle gündemin değişmesinin mazeret olarak kabul edilemeyeceğini belirten Bankoğlu, “2014’te yaşanan Soma faciasında da benzer bir durum yaşandı. O dönemde de gelen seçimler bahane edilerek, sorumluların cezalandırılması meselesi, siyasi sorumlular ve dava süreci bilinçli bir şekilde kamuoyu gündeminden çıkarıldı. Aynı şeyin, Amasra’da yaşanmasını istemiyoruz. Amasra’nın siyasi ve hukuki hesabı elbette sorulacak. 43 madencimizi ölüme terk eden facianın ardındaki siyasi sorumluların hesap vermesi için çalışmak her şeyden önce bu toprakların kızı olarak benim görevimdir,” dedi.

“Geride kalan pırıl pırıl çocuklar bizim de evladımız”

Amasra Maden Faciası davasının ilk duruşmasının 25 Nisan 2023’te görüleceğini ifade eden Bankoğlu, “Davanın ilk duruşması 25 Nisan 2023’te Bartın Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Orada olacağız, şehit madencilerimizle olacağız. Madenci yakınlarının şunu bilmesini isterim, asla yalnız değiller. Geride kalan o pırıl pırıl çocukların hepsi bizim çocuklarımız,” diyerek madenci yakınlarına seslendi.

“Yasaları menfaatlerine göre uygulamaktan vazgeçsinler”

Bankoğlu, 25 Nisan’da görülecek olan duruşmanın kalabalık olacağının da altını çizerek, “23 sanıklı bu davada 100’den fazla müşteki var. Ayrıca orada bulunmak isteyen, dava sürecinde maden şehit ailelerinin yanında olmak, onlara destek olmak isteyen onlarca insan, birçok avukat ve STK var. Dolayısıyla duruşma kalabalık olacak ve Bartın Adliyesi’nde bu madenci yakınlarının, sanık ve avukatların sığabileceği, yeterli büyüklükte bir salon yok. Bu sebeple de Bartın Ağır Ceza Mahkemesi, duruşma günü, duruşmanın kentimizde bulunan Bartın Gençlik Merkezi’nde görülmesi için bir talepte bulundu. Ancak bu talep Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın 26 Mayıs 2022 tarihli Gençlik Merkezleri Yönetmeliği üzerine yazılan yazı üzerine reddedildi. Bakanlık, Gençlik Merkezleri’nin hiçbir suretle başka bir amaçla kullanılamayacağı ve hiçbir unsurunun başka kişi ve kurumlara tahsis edilemeyeceğini söylüyor; ancak, biz bu merkezin daha 25 Mart 2023 tarihinde AKP’nin temayül yoklaması için kullanıldığını biliyoruz. Yani AKP’nin parti etkinliği olunca uygulanmayan kurallar, Amasra’nın duruşmasına gelince uygulanıyor. Bir kere daha, iktidara işlemeyen yasa, halka ve mağdurlara işletilerek yasalarının genelliği ilkesi çiğnendi. Bakanlığın bir an önce bu hatadan dönmesi gerekiyor,” dedi.

“Hak, hukuk ve adalet için sözümüz var”

“Yasaları menfaatlerine göre uygulamaktan çekinmiyorlar,” diyen Bankoğlu, “Bu hukuksuzlukların hepsi bir güç yozlaşmasının, güç zehirlenmesinin ürünü. Ancak tarihimiz bu güç zehirlenmesiyle başı dönen kibirli yönetimlere verilen yerinde cevaplarla doludur. O yüzden, hemşerilerim hiç umutsuzluğa kapılmasınlar. 14 Mayıs’ta iktidarın kendini yasadan üstün gören, kendini devlet zanneden bu kibirli zihniyetine en güzel cevap verilecektir. Halkımızın hak, hukuk ve adalete olan hasretinin, bu konuda bize gösterdikleri teveccühün ve üzerimizdeki sorumluluğun farkındayız. Umutla, şevkle, durmadan çalışmaya, 21 senedir kullanılan ayrıştırıcı dilden uzak durmaya, hukuk devleti sınırları içerisinde bu ülkeye huzuru, barışı, refahı ve en çok da adaleti ve hukuka güveni getirmeye sözümüz var,” diyerek sözlerini tamamladı.