• BIST 9716.77
  • Altın 2435.681
  • Dolar 32.5203
  • Euro 34.8906
  • Bartın 17 °C
  • Ankara 17 °C
  • Bolu 13 °C
  • Kastamonu 16 °C
  • Zonguldak 13 °C
  • Karabük 19 °C
  • CHP Belediye Meclisinde Fark Attı!
  • “Bu Sonuç Ekonomik Krizin Faturasıdır”
  • Fırıncıoğlu’na çocuklardan sevgi seli!
  • CHP Belediye Meclisinde Fark Attı!
  • “Bu Sonuç Ekonomik Krizin Faturasıdır”
  • Fırıncıoğlu’na çocuklardan sevgi seli!

TBMM’de "kontrollü darbe" tartışması

AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, HDP'nin OHAL uygulamalarının etkilerinin araştırılması için verdiği grup önerisi hakkında TBMM’de konuşma yaptı.
TBMM’de "kontrollü darbe" tartışması

’Mantık yoksunu bir söylem’

AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, HDP'nin kayyum atanan belediyeleri ve kapatılan dernekleri gerekçe göstererek OHAL uygulamalarının etkilerinin araştırılması için verdiği grup önerisi hakkında TBMM Genel Kurulu’nda konuşma gerçekleştirdi. OHAL uygulamalarının etkilerinin araştırılması için verilen grup önerisinin yanında Milletvekili Tunç, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun "kontrollü darbe" sözünü de eleştirerek, şehitlerimizin kemiklerinin sızlatıldığını ve bu söylemin 15 Temmuzun sanıklarını da şımarttığını ifade etti. Milletvekili Tunç’un bu konuşmasının akabinde Cumhuriyet Halk Partisi Bolu Milletvekili Tanju Özcan; “Sayın Başkan, hatip benim konuşmama atfen, benim hiç kullanmadığın "karşı darbe" ifadesini kullanmak suretiyle sözlerim başka bir anlama çekildi” dedi. Özcan’ın bu ifadesinin arından da Milletvekili Tunç, yaptığı konuşmada kullandığı kelimeler için “Sayın Tanju Bey'i kastetmedim. "Kontrollü darbe" diyenleri Tanju Bey çok iyi biliyor. Ben kendisini kastetmedim, sataşma yok.” ifadelerini kullandı. Meclis Başkanının devreye girmesiyle tartışma büyümeden kapandı.

Araştırma komisyonu kurulması isteniyor

Milletvekili Tunç, konuşmasında şu ifadeleri kullandı; “HDP grup önerisiyle gündeme alınmak istenen araştırma önergesinde, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yayımlanan kanun hükmünde kararnamelerle gerçekleştirilen kamu personellerinin ihraçları ve kapatılan sivil toplum kuruluşları, o sivil toplum kuruluşu zannettiğimiz örgütler, kurumlar, kuruluşlar, bunların kapatılmasının kazanılmış haklara aykırı olduğu şeklindeki ifadeler, yine teröre destek verdiği tespit edilen belediyelere kayyum tayin edilmesi, yine 1.128 akademisyenin "Bu suça ortak olmayacağız." başlıklı bildiriye imza altmış olmaları, OHAL süresince gerçekleştirilen tüm işlemler, ceza soruşturmaları, adli ve idari işlemlerle alakalı olarak tüm bunların toplumsal yaşamı altüstü ettiği, toplumsal yaşamı etkilediği yönündeki eleştiriler gerekçede belirtilmiş ve bununla ilgili de bir araştırma komisyonu kurulması isteniyor.

Hep beraber gördük

Şimdi, değerli milletvekilleri, 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçti. Dört gün önce de şehitlerimizi rahmetle yâd ettik, gazilerimize bir kez daha şükranlarımızı ifade ettik ve 6 milyon insanın hem İstanbul'da hem Ankara'da bu anma toplantılarına katıldığını, tüm illerimizin, şehirlerimizin, ilçelerimizin meydanlarında vatandaşlarımızın 15 Temmuzu, 15 Temmuz hain darbesini gerçekleştirenleri lanetlediklerini, şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle, şükranla andıklarını hep beraber gördük. 15 Temmuz darbe girişimi, küresel güçlerin ülkemiz yönetimini ele geçirmek, bağımsızlığımızı ortadan kaldırmak için FETÖ terör örgütünün maşa olarak kullanıldığı bir olaydır, bunu artık herkes görmektedir. Bu hain saldırıya karşı duran milletimiz ülkemizin yönetimini yabancı güçlere teslim etmeyeceğini, bağımsızlığına sahip çıkacağını, vatanına canı pahasına sahip çıkacağını bütün dünyaya, demokrasi mücadelesinin nasıl yapılacağını da cümle âleme göstermiş oldu. 15 Temmuz gecesinde şehit olanlar, gazi olanlar, tankları durduranlar, kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk demeden meydanlara koşanlar o gecenin, o karanlık gecenin aydınlık bir sabaha evrilmesine yol açtılar, sağladılar.

Adli soruşturmalar yapılıyor

15 Temmuzda Türkiye'ye düşmanlık yapan hainlerden hesap sormak, bu saldırıların faillerini bağımsız yargı önüne çıkarmak, bir daha bu ülkede bu tür hain girişimlerin, darbelerin olmaması için gereken hukuki ve idari tedbirleri almak elbette ki bir hukuk devletinin asli görevidir. Anayasa ve yasalarımızda darbeye geçit vermeyecek düzenlemeleri yapmak, darbecileri soruşturmak ve gerekli cezaları vermek, millet adına görev yapan başta Türkiye Büyük Millet Meclisimiz olmak üzere devletin tüm kurumlarının ve yargı makamlarının elbette asli görevidir. İşte, o nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisi geçtiğimiz yıl 20 Temmuz tarihinde olağanüstü hâl kararı aldı ve bu OHAL kararı Anayasa'mız ve uluslararası sözleşmeler çerçevesi içerisinde alınan bir karardır, bundan hiç kimsenin de şüphesi yoktur. Bu OHAL kararı çerçevesi içerisinde de olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri yayımlandı, yayımlanmaya da devam ediyor ve bu kararnamelerle terör örgütüyle irtibat ve iltisakı bulunan kişiler, şahıslar, devletin kurumlarından temizlenmeye çalışılıyor, bu temizlik süreci devam ediyor, bir taraftan da adli soruşturmalar yapılıyor.

Kamudan ihraç edilen 120 bin kişi var

Yani burada biraz önce yapılan konuşmada, işte "Bankada hesabı olduğu için soruşturmaya tabi tutuluyor." şeklindeki beyanlar... Aslında işin doğrusu şudur: Bankada hesabı olan 3 milyon kişi vardır ama soruşturmaya tabi tutulan ya da kamudan ihraç edilen 120 bin kişi vardır. Demek ki bankada hesabı olan herkesle ilgili işlem yapılmıyor. Kiminle ilgili yapılıyor? Belli tarihte terör örgütü liderinin talimatıyla bankaya belli bir miktarda para yatıranlar hakkında işlem yapılıyor. Onun için, çocuğunun okul parasını yatırdığı için hakkında işlem yapılması gibi bir durum söz konusu değildir. 200 bin civarında byLock kullanıcısından bahsediliyor ama neden 50 bin kişi tutuklu deniyor? Burada da yargı makamları byLock'la ilgili içerik çözümlemelerini yaptıkça bu rakamlarda değişiklikler olabileceğini kabul etmek gerekiyor.

20 Temmuz hainlere karşı bir karşı darbedir

20 Temmuza bir karşı darbe demek gerçekten şehitlerimizin kemiklerini sızlatan bir durumdur, gazilerimizin yaralarını bir kez daha acıtan bir durumdur yani aslında bu söylemden vazgeçmek gerekir. Aslında doğru, 20 Temmuz bir karşı darbedir ama kime karşı bir karşı darbedir? 15 Temmuzu gerçekleştiren Türkiye düşmanlarına karşı bir karşı darbedir. Şu yüce çatıyı bombalayanlara karşı bir karşı darbedir 20 Temmuz. 51 polisimizin üzerine gözünü kırpmadan canice bombalar atanlara karşı, hainlere karşı bir karşı darbedir 20 Temmuz. Bunu karşı darbe olarak nitelendiriyorsak darbeye karşı koyan milletimizin kararıdır. 20 Temmuz ve milletimiz de bu kararı desteklemektedir. Bu söylem, maalesef 15 Temmuzun sanıklarını da şımartmıştır, mahkemelerdeki tavır da sanıkların ifadeleri alınırken göstermiş oldukları tavırlar da bu söylemlerin bir karşılığıdır. O nedenle, bu söylemlerden artık kaçınmak gerekir. Yani şu "kontrollü darbe" sözü o kadar izandan yoksun ki. Şimdi, Hükûmetin, darbecileri kontrol ettiği… "Bir yere kadar gidin, orada durun." "Ee, ne olacak?" "Oradan sizi alıp müebbet hapse tıkacağız, ödül olarak da zindanlarda çürüteceğiz…" Bu hainler de bu tiyatroyu kabul etmiş. Böyle bir tez savunulabilir mi değerli milletvekilleri? 15 Temmuz bu milletin oylarıyla seçilen Hükûmeti devirmek için yapılmıştır. Hükûmetin kendisine karşı kontrollü darbe yaptığını söylemek kadar mantık yoksunu ve izan yoksunu bir söylem olamaz.

Belediyecilikten bahsedilemez

Grup önerisinde belediyelere kayyum atanması ve belediye başkanlarının gözaltına alınması ve tutuklanması eleştirilmektedir. Belediyelere neden kayyum atandığını oralarda yaşayan vatandaşlarımız çok iyi bilmektedir. Eğer siz devletin aktardığı bütçeyle halka hizmet yerine terör örgütlerine destek mahiyetinde çalışmalar yapıyorsanız, ölen teröristlerin heykellerini dikiyorsanız, teröristlere PKK paçavralı özel mezarlıklar yapıyorsanız, vatandaşın yürümek için kullanacağı caddeleri belediyelerin iş makineleriyle kazıp oralara bombalar tuzaklıyorsanız, belediyenin resmî araçlarıyla bombalar ve teröristler taşıyorsanız, belediyenin kiraladığı araçlarla teröre destek veriyorsanız, terör örgütü üyelerini yüksek maaşlarla belediye taşeronlarında çalışıyor gösteriyorsanız orada belediyecilikten bahsedilemez. Devlet işte o zaman devreye girer, yargı devreye girer ve gerekli soruşturmayı yapar. Adli, idari soruşturma neticesinde de belediyecilik yapmayan belediye nasıl belediyecilik yaptığını gösterir ve halkın temel ihtiyaçlarını eğer gidermiyorsa o belediye, devlet o temel ihtiyaçları giderir ve nitekim kayyum tayin edilen belediyelerde bunu görüyoruz.

Mağdur olduklarını ifade eden kişiler komisyona başvuracak

Şimdi, akademisyenlerin imzaladığı bildiri, 1.128 akademisyenin imzaladığı bildiri burada. Bu bildiriyi okuduğumuz zaman, içerisinde şiddet içeren ifadeler… Şimdi, şiddetin savunulmasının ifade özgürlüğü kapsamında olmadığını hepimiz biliyoruz. Anayasa'mızın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin maddeleri "Şiddet içeren ifadeler düşünce özgürlüğü kapsamında sayılmaz." diyor. Devletin terörle mücadelesini, siz eğer terör örgütüne karşı bir katliam olarak nitelenen bir bildirinin altına imza atıyorsanız orada düşünce özgürlüğünden, akademisyenlikten bahsedemezsiniz. Orada suç vardır, suç olduğunda da hukuk devleti, yargı makamları devreye girer. Nitekim, burada da öyle olmuştur. OHAL kapsamında 120 bini aşkın kamu çalışana ihraç edildi, evet. OHAL işlemleriyle ilgili Olağanüstü Hâl Komisyonu kuruldu, Olağanüstü Hal İşlemlerini İnceleme Komisyonu ve pazartesiden itibaren de çalışmalarına başladı. Şimdi, bu çalışmalar kapsamında mağdur olduklarını ifade eden kişiler komisyona başvuracaktır.

HDP grup önerisine katılmadığımı belirtmek istiyorum

Bakın, şunu da ifade etmek istiyorum: Anayasa'mıza göre, Anayasa'nın 148'inci maddesine göre olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleriyle ilgili olarak Anayasa Mahkemesine şekil ve esas bakımından iptal davası açılamaz, bu genel bir kuralımız Anayasa'da. Biz bunun da ötesine giderek olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamesiyle ihraç edilen, bir işlem yapılan hakkında Anayasa'nın da ötesine geçerek bir hak tanıyoruz. Nedir o? Olağanüstü Hâl İnceleme Komisyonunu kurduk; oraya başvuracak, orası incelemeyi yapacak ve o incelemenin neticesinde eğer kişi kararı beğenmiyorsa yargı yoluna başvurabilecek. Bu da bu konuda ne kadar samimi olduğumuzun göstergesidir. Bu nedenle, HDP grup önerisine katılmadığımı belirtmek istiyorum.”

  • Yorumlar 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 5 Mayıs 2013 Ajans Bartın | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0551 120 3535